12 Ekim 2011 Çarşamba

               Hayal Kurmanın İncelikleri


     Hayal kuruyor muyuz? Kuruyorsak eğer, nasıl hayal kuruyoruz? Gerçekleşmesini istediğimiz her şey gerçekten hayal mi yoksa biz insanlar olarak zamanın ve bu düzen denen şeyin içinde küçülmeye mi başladık?
Belki de zaman değiştikçe, hayallerimiz de zamana ayak uydurmaya başlıyor. İşte tam da burada, aklımızdaki tüm soru işaretlerini cevaplamak, kendi içimizde bir yolculuğa çıkmak gerekiyor sanırım...

     Hafta başında yepyeni bir görüş bildirildi bana ve benimle aynı soru işaretlerini taşıyanlara. Öyleyse, belki bu hepimizin iç yolculuğu sırasında bir yol gösterici olabilir dedim ben de.
Bir cümleyle başladı, değişikti;


          Ben 'ne' olacağım?

     “I want to be as famous as Persil Ultra / Persil Ultra kadar ünlü olmak istiyorum” - Victoria Beckham -
     Çok konuştuk üstünde Memed hoca ile. Lise öğrencileri, şu an bu blogu okuyan senin, benim, onun için, bütün insanlar için düşündük. Hayallerimize soyut bakabileceğimizden bahsettik. Hayatı, hayatta olanları, tuzaklarını bir hayvan içgüdüsüyle anlamaya çalışmamızın daha çok işe yarayabileceğini düşündük.
     Dedik ki; belki de hayalimiz ve hayalimize ulaşmak için köprü olabilecek durumların ya da dönemlerin yerlerini karıştırmamalıyız.
     Şu an özellikle lisede okuyan öğrencileri ele aldık. Üniversiteye girmek, bitirmek ve çok çalışmak hayal olmamalı, bunlar zaten olacak ve olması gereken şeyler dedik...


          Düşünün!

     Sonra, Türkçe'yi, İngilizce'yi ve farklı lisanları sadece konuşma dili olarak kullandığımızı farkettik. Aslında lisanların düşünme avantajı verdiğini, her kelimeden bile ne çok beslenebileceğimizi konuştuk.
     Düşünün dedi Memed hoca. Örneğin, Picasso'nun 'Uzayda her şey hareket ediyor, ben neden önümde duran modelin etrafında dolaşarak çizmiyorum” dediği gibi...
     Hayata karşı küstah olmak gerek dedik. İstanbul'u baz aldık ve 15 milyon insanı biraraya toplamak için, enerjimizi yakıp hayata ve hayallerimize karşı küstah olmaya karar verdik...
.

          Kendi hayatımın neresindeyim?

                -_______________________-______________________-
               Geçmiş                            Şimdi Tepesi                                  Gelecek

     Şimdi, şu anda ne yapıyoruz, ne düşünüyoruz? Gerçekten 'Şimdi'de miyiz? Geçmiş nedir? Peki ya gelecekten ne haber?
     Geçmiş, hayatımın başından bir adım gerime kadar uzanan şey değildir cümlesi ile başladık. Herkes farklı bir şey söyledi;
Saldırgan, güçlü, dominant. Bizi kapsayarak bugünümüze sahip oluyor... Ama plan yaparken, hayal kurarken, Şimdi Tepesi'nde dimdik durarak, geleceğe bakma şansımızın oluşması oldukça yakın geldi bize.
     Çünkü, hepimizin aradığı şey 'tuhaflık' değil mi? İçimiz, ruhumuz tuhaf olanı aramıyor mu? Şimdi desem ki size; yoğun ve umutsuz bir gününüzde, bir gün sizin olacak deniz kenarındaki o evin verandasında kitap okumayı hayal edin... O an içinde bulunduğunuz kargaşayla bir aradaki 'tuhaf' hissiyat, sizi sarsan o duygu, sizi Şimdi Tepesi'nden geleceğe baktırabiliyor işte. Ne dersiniz?

    2 'nin önemi.

     Memed Hoca'nın çizdiği 'BEN Uçağı'nı yazsak sayfalar, konuşsak günler almayacaktır. Çünkü öyle çok şey var ki hakkında yazılacak, çizilecek.

     Bir uçak düşünün. Tek kanatlı, tek motorlu, bir insan olarak bir uçak. Kanadı, motoru bozulsa düşecek olan. 2'nin önemi burada devreye giriyor diyor Memed Hoca. İki sevgi, iki plan, vs...
  
     Örneğin; Biri yazlık olacak iki tane ev.
iki bilgi. Mesela biri, bir balık yumurtasının evrelerini bilmek, diğeri ise sanat, resim ya da edebiyat bilgisi... 

     Sonuç; bir araya getirilerek yaratılmış 'yeni' bir şey.
Tartışılabilecek, üzerinde düşünülecek bir kavram olan bir 'yeni'den bir tane olmadığı gibi...



Tuğçe Özkara

İstanbul Bilgi Üniversitesi
Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi
Liseliler Kendini-Kentini Keşfediyor 2011 Projesi.
“Memed Erdener, ders notları - 1”